30 Kasım 2013 Cumartesi

La proxi ma vida

Dünyanın her yerinde geçerli tek bir dil vardır AŞK...

İnsan aşkın etkisindeyken, kendisi ile hayat arasına sevgilisi girer..

Tıpkı güneş tutulmasında dünya ile güneş arasına giren ay gibi...

Buna da aşk tutulması denir.


Beklememeli...


Bir kadın bakıyor pencereden.

Mutsuz.



Bir adam geçiyor karşı kaldırımdan.
Umutsuz.

Aşk, tam ortada duruyor.
Adam bakıyor.

Kadın ağlıyor.
Aşk, geçip gidiyor…!

Fırtınanın içinde seferdeyim...

        Rota hiç değişmiyor, tam yol ileri diyor miçolar... Dümende gene ben fırtınanın içine dalıyorum... Mürettabatım bana güveniyor ve inanıyor... Onların umutlarını boşa çıkarmıcamı biliyorlar ve sağ sağlim onları karaya ulaştırcamı biliyorlar...

        Ama ilk defa bir korku var içimde... Onlara belli etmemeye çalışıyorum ama ilk defa bu amansız, uçsuz bucaksız okyanusta korkuyorum... Kendimden değil onların umutlarını yok etmekten korkuyorum...

       Ben ki ne fırtınalara kafa tutmuş, verdiğim radikal kararlarla onları yenmiş ve fırtınalara güneş açtırmıştım... Ama ne oldu da bu seferin içerisinde fırtınanın bulutları beynimin içine çöktü...

        Ama kendimi biliyorum, ve bundan kurtulmanın bir yolunu mutlaka bulucam... Çünkü umudumu kaybetmedim ... Beni bekleyen birisi var ve onu, bana inananları yarı yolda bırakmıcam ne pahasına olursa olsun...

     

28 Kasım 2013 Perşembe

........

Sensiz yaşanmıyor, geçilmiyor köprüden...
Köprüsüz ve ırmaksız durulmuyor.

Arıyor ne varsa senden uzakta , sensiz olunmuyor...
Yaşanmıyor gecesiz, gece de gündüz gibi...



27 Kasım 2013 Çarşamba

Sennnnn....



Sen sevdamın sultanısın,

Hem güneşim, hem mehtabımsın,


Üç yüz atmış beş gün canım, hayatım, tamamımsın...


Akşamımsın, sabahımsın, her zamanım, mekanımsın...


Ezberledim aşkım seni, 


Hayatımın tamamısın...

Aynen böyle oldu :)


Güne güler yüzle başlıyabiliyorsam sebebi sensin... Her gün onun sesiyle uyanmak gibisi yok... 


ve evet aynen böyle girdi kanıma :))

26 Kasım 2013 Salı

Cesaret...

Hiç bilmem tenini, dudaklarını, ellerini, dokunmadım daha sana...
Ama tanıyorum seni ben,
Yanındakilerden daha fazla, hatta eskiden o bilinçli her nefesini senin yanında alandan, gözlerini açtığında ilk seni görenden, her gece fütursuzca aşk kelimelerini sayıp, gözünü boyayandan, yanındayken kıymetini bilmeyenlerden, yanına her istediklerinde gelebilenlerden, en yakınım deyip kalbini kıranlardan, daha da fazla!
Biliyorum çünkü;

Ruhunu,
Kalbini,
Aklını…

Ben seni sen yapan her şeyi biliyorum,
Biliyorum çünkü birini sevmek ,önce onu tanımak, hiç susmadan konuşabilmek,
Karşındakini tanımak için, durmadan sorular sorup kalbinin aklını karıştırması,
Sığınılacak bir liman,en yakın arkadaş olmak, seni görüntün için sevenlerden daha çok tanıyorum seni,
Masallardan öğrendim ben aşkı…
Masal kahramanları, birbirlerinin ruhlarına, birbirlerine safça aşık olmuyorlar mıydı?
Peki;
Sen hiç tanımadığın birini özledin mi?
Sen hiç görmediğin birini her haliyle hayal ettin mi?
Sen hiç ondan uzak bir “o” düşledin mi?
Gerçekte nasıl olduğunu bilmeden?
Sen hiç aynanın karşısına geçip,
Buluşacağın gün onunla nasıl konuşacağını denedin mi?Adını, odana kapanıp sessizce söylemeye çalıştın mı?
Hayalindeki adama lakaplar taktın mı?
Her sabah karşına çıkacakmış gibi kendine aynada son bir kez baktın mı? 

Belki bu söylediklerim komik yada anlamsız ama gülme bana...
Sana dokunmak dışında, her şeyini ezberledim,
Biz birbirimizi, etrafımızdan daha iyi tanıyoruz,
Çünkü kimseye anlatamadıklarımızı birbirimize anlattık!
Ama,
Bizim hikâyemizin tek eksiği,
Cesaretin!

Onda bulmak



Aşk, kelebek olmak!
Aşk, umarsızca kendini onda bulmak!
Aşk, sonu düşünmemek!
Aşk, tadında yaşanınca, Aşk!

Aşk, onla geçirilen bir saniye!
Aşk, onu ararken kaybolmak!
Aşk, zayıflık!
Aşk…

Çok değerlisin ve bunu görürsün umarım...






Senin olsam, sarılsam, ısıtsam...


   Evet su anda ki ruh halim bu... Son bir kaç aydır ki ruh halimde bu... Sanırım benim şu an ona karşı olan duygularımı en iyi anlatanda...

  Bazen düşünüyorum, kendimle çelişkilere düşüyorum ve tartıyorsun...

  Onun için her şeyi yapmaya çalışıyorsun ama... Evet evet şu an gerçekten kardan kadın... Ama biliyorum aslında öyle biri değil... Tanıyorum onu artık, nelerden hoşladığını nasıl mutlu olacağını, nasıl mutlu edeceğimi...

   Ama şunu da düşünmüyorum değil boşuna mı çabalıyorum...

   O kadar çok ilgi gösteriyorum ki ona bazen ters teptiğini bunaltığımı düşünüyorum... Bunu da daha önce yaşadıklarına bağlıyorum ve ona hak veriyorum... Çünkü onunda bir yarası vardı... Herkesten gizlediği ...

   ve bunu bildiğim için umutlanıyorum tekrar...

   ve sabırla bekliyorum beni sevmesini...

   çünkü ikimizinde üzerinde bir yara izi var...

   şu an o kadar çok karmaşık duygu içindeyim ki nasıl ifade edebileceğimi de tam bilmiyorum sanırım ancak onun da artık beni görmesi için daha da çabalayacağım bir gerçek...

   çünkü onu seviyorum, biraz önce paylaştığım ve gün boyunca dinlediğim parçada ki gibi,

   senin olsam, sarılsam, ısıtsam...


     

Senin olsam, sarılsam , ısıtsam...

Yeter mi her günüme yazdım desem ?
Yeter mi gecem ol sabahım ol desem ?
Şarkılarımda hep seni söylesem..
Yeter mi canın ister mi ?

Sever mi kızgın, üzgün kalbin yeniden ?
Sever mi suyum ol, toprağım ol desem ?
Hikayelerimde ismini söylesem..
Yeter mi ? İkna eder mi ??

Kardan kadın gibi soğuk duruyorsun herkese sen..
Biliyorum ısıtırım eritirim eğer istesen !
Bir tenhada bir özelde yakalarsam inan durmam !!
Fena mı yaralarını öpe öpe aşkla sarsam ??

İster mi senin de canın teslim olmayı ?
Çekmez mi seviyorum seni diye haykırmak ?
İki kişilik bir dünya kurmak..
Hayal mi ? Değmez mi ??

Biter mi bu heves koynunda uyansam da ?
Bitmez ki kalbim diyor ki eminim !
Ama yok mu senin şu yeminin ?
Bize günah, yazık etmez mi ?

Kardan kadın gibi soğuk duruyorsun herkese sen..
Biliyorum ısıtırım eritirim eğer istesen !
Bir tenhada bir özelde yakalarsam inan durmam !!
Fena mı yaralarını öpe öpe aşkla sarsam ?

Senin olsam...
Sarılsam...
Isıtsam...,

Bu şarkı nerden aklıma geldi bütün gün dinleyip durdum :S



24 Kasım 2013 Pazar

Öyle...


Bugün seni seviyorum, 
     Yarında bir neden bulur severim...

Daha sonra seni yeniden keşfeder
       Seni yeniden severim...


Tekrar O Duyguyu Hissetmek

Aşk hiç ummadığın bir anda, kelebeğin bir günlük ömrü gibi o anda konar...  
Yakaladın yakaladın yoksa yine aynı tas, yine aynı hamam hesabı beklemek zorunda kalırsın... 
O hep bahsedilen ok atıldığı zaman, kaçmamalısın, korkmamalısın, kendini toplamalı ve aşk uğrunda feda etmelisin...ama buna değecek bir kişi ise...
Çünkü hayatında daha önce zaten kaybetmiş, yenik düşmüş ve balçık bir bataklığa saplanmışsındır. Eğer çıkmak için bir hamle yapmaz isen o bataklık içinde çürüyüp kaybolursun...
Aşkı yakaladığında, zaman kavramı ortadan kalkar. Zamanın artık hiçbir önemi yoktur, çünkü senin zamanın O'dur... Onunla yaşarsın, hem içinde hem dışında... Tüm insanların, tüm canlıların arasından sadece onun sesini duyarsın, hep sana seslenir... Ben burdayım diye...
Aşk gözünü kör öder... Tek bir renk, tek bir silüet görürsün...Yalnızca o vardır ve her şeyde biraz onu anımsatır. Onun fotoğrafını görürsün...
Onun görüntüsüdür, sesidir aşk... Ruhtur ve onu şekillendirdiğimiz bir vücuttur. Saçlarının uzun, kısa, gözlerinin ela, siyah, sarışın yada esmer olması seni ilgilendirmez... Çünkü artık o içine sinmiş ve içine sinmişliği vardır... 
Kalbinin ritmi olduğundan daha yüksek çarpar. O göğüs kafesinin içinde kasılır, gevşer, sıkışır.... Kalbin çarpmasıdır,  sıkışmasıdır aşk. Kalbin başka avuçlarda hissedilmesidir aşk…
Değerlidir aşk... Buldun mu kaybetmek istemezsin ve korursun...
Aşk sarhoşluktur ; bir yudumunu içtiğinde seni öyle bir sarhoş eder kendinde değilsindir artık. İlk yudumda seversin tadını, ikinci dublesinde alışır, üçüncü dubleyi içtiğinde artık eskisine girmeye başlarsın ve onunla yaşamayı öğrenirsin.
Şairlik, yazarlıktır aşk...Aşk için yapamayacağın şey yoktur... Tıpkı şu an benimde bu satırlarım yazdığım gibi...
 Aşk umuttur... O umudu bir tek onunla yaşayabilmektir.  

" Bugün uzun bir aradan sonra tekrar yazılarıma başlamak istedim... "


    Sanki içimdeki kafese bir küçük kuş girmiş ve  o kafesi kırıp, açmak için 
    kanat çırpınışları ve sesiyle; 
  
   Artık hapsetme beni, birak da uçayım diyordu...



ve artık zamanı geldi... şimdi git ve içimde ona karşı seninle büyüyen bütün duygularımı ulaştır...